23 Nisan Per 2024
Ana SayfaYazarlarCihan MendiCihan Mendi - Sarı Derbi

Cihan Mendi – Sarı Derbi

- Advertisement -

Yıllar sonra belki de ilk kez kavgaların, hakemin, gerginliğin olmadığı bir ‘Galatasaray-Fenerbahçe’ maçı izledik. Bu nedenle ilk başlığımızı iki takımın ortak rengini kullanarak yapmak da bizim bu ‘centilmen’ geceye katkımız olsun.

Tabii bu kadar centilmence geçmesinde özellikle takımımız oyuncularının ve hocasının gerçekten futbol oynamaya gelmiş olmasının ve de en önemlisi saha kenarında sürekli oyun kışkırtan birkaç ‘sicili bozuk’ tip olmamasının etkisi büyüktür.

Kısacası mükemmel olmasa da en azından ‘sadece futbol’ içerikli bir derbi izledik.

Ersun Yanal

40 musibet

Haftalardır maç kazansak da iyi oynasak da hocamıza hep şu eleştiriyi yapıyorduk, ‘takımın B planı yok’ diye. Ama belli ki bugüne kadar yediğimiz goller bir ‘musibet’ etkisi yaratmış. Derbi akşamında gördük ki, gerçekten sahanın maça en iyi hazırlananı ‘her şeye rağmen’ Ersun Yanal’dı. Bir kere konsantrasyon ve motivasyon olarak oyuncularımızın tamamı birer profesyoneldi. Bunun yanı sıra o çok eleştirdiğimiz Tolga Ciğerci dahil olmak üzere sahadaki oyuncularımızın tamamı neredeyse ‘hatasız’ oynadılar.

Peki, buna rağmen Fenerbahçe niye gol atamadı? Bana göre 2 sebebi var. Birincisi, rakibin sahada kendileri adına tek olumlu hamle Vedat’ı marke altına almaları idi. ‘Vedat’ı oynatmadılar’ diyemeyiz belki ama kendi ceza alanları içinde topla buluşmasına engel oldular. Hatta özellikle ikinci yarıda Vedat geriye kadar gelip top almaya başlayınca daha verimli oldu. İkinci sebep ise, elimizde her ne kadar çok fazla ‘uzaktan şut’ yeteneği olan futbolcu varsa da bu yılın genel özelliği olarak bir türlü o şutları isabet ettiremiyoruz. Özellikle Deniz’in dünkü bana göre ‘etkisiz’ performansı, ceza alanına gelen şutların olumsuz sonuçlanmasına neden oldu.

Her şeye rağmen

Gelelim ‘her şeye rağmen’ kısmına.  Ben Ersun Hoca’nın yerinde olsam bu maçı açma adına 1-2 hamle yapardım ve öncelikle sakatlıktan yeni çıkmış isimleri madem riske edeceksem, Isla yerine Hasan Ali’yi tercih ederdim. Böylelikle hem Rodrigues’in olmadığı yerde sol kanattan verim alırdım, hem de Dirar-Ozan ikilisinden muhteşem bir sağ kanat yaratırdım.

Ayrıca maçın sonunda Deniz’in oyundan alınması hamlesinin karşılığı bence son dakikalarda kontra atağa çıkabilecek Alper veya Ferdi hamlesi olmalıydı.

Ancak bütün bunlara Fenerbahçe takımı dün akşam sahada ne istediğini bilen ve de bir şekilde avantajlı dönen taraf olmuştur, kesinlikle.

Cüneyt Çakır

Bu maç öncesi, yazacağım yazıda Cüneyt Çakır yönetimi ile ilgili muhtemelen yine bir ton eleştiri yapacağımı tahmin ediyordum. Zira yıllardır maçlarda neler yaptığını tüm kamuoyu çıplak gözle gördü. Ama dün akşam açıkçası baya bir yanıldım. Verdiği kararlarda ‘adil’ olması en azından dün akşam için dünyaca ünlü (!) hakemimizin kokartına yakışan hareketler oldu. En azından oyunun gerilmemesinde onun da payı oldu, tebrikler. Ama tabiki sonraki haftalar için yine de gözümüz üzerinde olacak.

Büyük Başkan

Maç öncesinde izlediğimiz muhteşem bazı videolar vardı, Başkanımız taraftarı uğurluyordu. Çok güzel bir olay, tam ‘Fenerbahçe halkın takımıdır’ mottosuna uygun bir davranış.

Ancak maç sonrasında bir görüntü daha gördük ki, Başkan’ın uğurladığı taraftarın arasında meğer kendi oğlu ve (sanırım) kızı da varmış. Tam olarak kendi iş geçmişinde almış olduğu terbiyeye uygun bir davranış olmuş Başkanımızın yaptığı. Geleceğin Fenerbahçe’sini, çekirdekten yetiştiriyor. VIP’lerde değil, deplasman tribününde maç izlettiriyor çocuklarına.  Muhteşem bir davranış, bu yüzden ‘Büyük Başkan’ lakabını sonuna kadar hakkediyor.

Maçın adamları

Yukarıda da yazdığım gibi, zaman zaman eleştirsek de, eksiklikler nedeniyle sağ ayaklı oyunculardan sol kanat yaratan; ön liberodan stoper yaratan ve de en önemlisi maç sonuna kadar oyun ve oyuncularıyla sahada kalan bir hocanın derbinin yıldızı olmasından daha doğal bir durum olamaz. Genele bakarsak da bu kadar eksik ile böyle zor bir fikstürden ‘başı dik’ bir takım çıkarttığı için Ersun Hoca, tebriği fazlasıyla hakkediyor.

Sahada oynanan topa bakarak ise, maçın bizim adımıza en önemli isminin Gustavo olduğunu düşünüyorum. Hem rakibin, stoperlerle karşı karşıya kalamamasında, hem de öne çıkartılan toplarda neredeyse ‘sıfıra yakın’ hata ile oynadı.

Maç öncesinde okuduğu İstiklal Marşı ile ne kadar profesyonel olduğu bir kez daha ispatlanan Max Kruse ise yine kendisine verilen görevi harfiyen yerine getirdi. Kruse ile ilgili genel bir tespitim şu ki, bir maçta gol atarak motivasyonunun zirve yapması lazım.

1-2 vasat üzeri pozisyonda dahi konsantrasyonundan kopmamasının yanı sıra, toplara çıkışındaki öz güveni ile de başarısını tescil eden kalecimiz Altay da tam puan aldı.

Kare as olarak düşünürsek yine hatasız oynayan Ozan’ın performansını da ‘maçın adamı’ listesine almak doğru olur.

Genel olarak şunu söylemek lazım ki, Hasan Ali ve Rodrigues’in de tam verimle dönmesiyle bu takımı önümüzdeki haftalarda daha başarılı sonuçlar alacaktır. Nazar değmesin.

Bol sarı lacivert bir hafta diliyorum…

Cihan Mendi

- Advertisement -
Ferhat Püsküllü
Ferhat Püsküllühttps://www.feneralayi.com
1980 yılında İstanbul'da doğdu. Fenerbahçe aşığı. Aşkını bir adım ileriye götüren Fener Alayı kurucusu.
BENZER HABERLER
- Advertisment -

Günün içinden