Liyakat.
Ülkedeki en büyük eksiklik.
Slaven Bilic’in tabiri ile “Türkiye’de temel problem şu; bilgili olanların yetkisi yok, yetkisi olanlarında bilgisi yok“.
Liyakat; bu seneki en büyük fark bu Fenerbahçe’de.
Herkes bildiğini, anladığını, yapabildiğini yapıyor.
Finans ve Ekonomi mesela.
Sadece Türkiye’nin değil, belki de günümüz dünyasının finans, ekonomi ve yönetim alanının baş sıralarında yer alan bir aileden ve kültürden gelen Başkan, işin yönetim ve finans işi ile ilgileniyor temel olarak.
Borçların sabit kurdan TL’ye çevrilmesi…
Bankalar Birliği anlaşmasının olması gerektiği gibi güncellenmesi ve öyle imzalanması…
Bunlar ekonomik açıdan kulübün en az 10 yılını kurtaran dâhiyane adımlar.
Şimdi anlaşılamıyor belki ama en geç seneye çıkacak ortaya,
Kimler basmış paraları leylaya.
Sportif alana gelince;
90’lar, 2000’ler 2010’lar ve 2020’de top oynamış,
Her bir on yılda da gol ve goller bulmuş, buldurmuş,
Kaptanlıklar yapmış,
Avrupa’nın üst düzey liglerinde forma giymiş,
En önemlisi taraftar ruhuyla çubukluyu taşımış, son damlasına kadar o formayı terletmiş Emre Kaptanı, daha formasındaki ter kurumadan sportif direktörlüğe, yani sportif idarenin direksiyonuna getirmek.
Dahası takımı, 6 Mayıs 1996’da, Avni Aker’de ki unutulmaz maçta, Kral Aykut’a orta açacak kadar bu mahalleden, içimizden birine, Erol Bulut’a emanet etmek.
İşte en büyük kazanç bu.
İlk düğmenin doğru iliklenmesi.
Güneşli günleri görmek çok da zor değil ilk düğme doğru iliklenince.
Rize’de, hem de 1-0 geriden maçı çevirmek bile, bu umudun gölgesinde kalıyor.
Gökhan ve Sosa. Adeta Mayısların gelişi Eylüllerden bellidir diyor.
Şimdi sıra, layık olan çubukluyu hak ettiği zirveye taşımada.
Liyakat; bu seneki en büyük fark bu Fenerbahçe’de.
Yiğit Özar