Son yıllarda Fenerbahçe maçları için değerlendirme yazılarını yazarken, bir sezon içinde hep aynı temayı yazıyor gibi hissediyorum. Dün akşam için de bu durum değişmedi. Zamanı kısıtlı olup devamını okuyamayacaklar için erkenden yazalım; Fenerbahçe’nin akan oyundaki tek gol atma planı mesafe tanımadan orta açmak üzerine. Konyaspor da bu durumu ön görerek çok güzel hazırlanmış ve bu fırsatı ev sahibine vermedi.
Detaya girecek olursak; Erol Hoca’nın takıma kattığı en büyük değişim kompakt oyun,yani iyi alan paylaşımı, yardımlaşma, hatlar arası mesafenin daralması ve bir arada oynama isteği. Özellikle işin savunma kısmında ve topun geri kazanılmasında geçen senelere oranla takımın gösterdiği gelişim çok bariz. Dün özelinde Ozan’ın biraz geride kalması, onun delici ve topla gidebilme özelliğini kullanarak baskın yapma fırsatı vermese de, Gustavo ile birlikte çok top kazandığı gerçeğini gizlemedi. Kısaca, biri sahalarda zor görebileceğimiz mükemmellikte 2 gol yenmiş ve sadece bir net pozisyon verilmiş bir maç için Fenerbahçe takım savunması kötüydü diyemeyiz.
Fenerbahçe’nin ve teknik heyetin sahaya yansıtmayı henüz başaramadığı konu, yazının başında dile getirdiğimiz akan oyunda hücum şablonlarının olmayışına bağlı olarak skor bulunamaması. Bakın sahadaki oyuncular beceriksizdi ya da yapamadı değil, Caner’in ortaları dışında bir plan yoktu. Bu hatayı Erol Hoca da fark etmiş olacak ki, ilk yarı fahiş sayıda açılan ortalardan sonra ikinci yarı topu yere indirdiler. Fakat bu sefer de çabukluğuyla ve oyun aklıyla iş yapacak “Yunanistan”ı sahadan alarak, yerine bir hücum oyuncusu daha koyarak orta sahayı rakibe teslim ettiler. Teknik kadro hatanın oyuncu performanslarından olacağını düşünmüş olacak ki daha uzun santraforlar sahaya sürülerek aynı gol bulma planına, sırasıyla farklı dizilişlere (42 ve 424e) geçilerek sadık kalındı. Maç sonu açıklamalarında bireysel hatalardan söz edilmesi bu yorumu da doğruluyor gibi. Ancak, Konyaspor’un beklediği ve hazırlandığı gibi de orta açmaya dayalı plandan skor çıkmadı.
Dikkatli gözler mutlaka farkmetmiştir. Fenerbahçe hatalı bir kararla iptal edilen golde orta açmadan çok güzel bir üçgen kurarak gol vuruşu üretmişti. Kadıköy’e gelen her takımın oynayacağı kapalı ve kalabalık savunma futbolunu açmanın yolu da bu tip kısa ve seri paslarla ortadan, ya da çizgiye inerek verilen paslarla olabilir. Evet Gökhan ve Caner büyük silah ama Fenerbahçe’nin tek silahı bu olmamalı. Artık rakiplerin ilk tedbir aldığı bu silahtan sonra, maç içimde penaltı ve duran top gibi bir tavşanın şapkadan çıkmasını beklemeden, ikinci ve hatta üçüncü opsiyonlarınızı sahaya koymanız gerek.
Fenerbahçe takım oyunu oynamaya çalışırken, bu oyun planı içine bireysel üztünlükleri serpiştirmekte de zorlanıyor. Sonra da camia oyuncu performansı üzerinden değerlendirme yapma yoluna gidiyor. Örnek olarak Thiam çok çabuk hızlanabiliyor ve uzun fuleli koşusuyla rakibini topsuz geçebiliyor. Ancak 45 dakika içimde bir defa bile onun bu özelliğini kullanabilecek bir set denemesi izleyemedik. Aynı çok keskin tek vuruşu olan Samatta’ya bu fırsatın sahada verilemediği gibi.
Fenerbahçe kötü değil ama hücum planı tek ve rakipleri için tahmin edilebilir. Milli maç arasında hücumu çeşitlendirmek amacıyla gelişim sağlanırsa, moral, motivasyon ve kadro kalitesi olarak zaten rakiplerinden önde olan takım, şampiyonluk yolculuğunu da rahat geçirir. Erol Hoca ve ekibinin çözümünün ne olacağını aradan sonra izleyeceğiz.
Çubuklu kalın.
Emre Cilvez